03 Aralık 2008

İlişkileri Sınamak

İlişkilerde, kaybedenin en büyük kusurudur ısrarcı bir tutum sergilemek. Erkeğin kadını elde tutma arzusu, kadının korunma ve özgürlük düşüncesi, tutku-hayal-özlem üçlemesi, yanlış evlilik sözleşmelerinin hüsrana giden yolu gibi gözüküyor. İlişkilerin başında, sorunun çözümüne yönelik en büyük yanlış; karşılıklı olarak anlaşma sağlanabilecek veya kabullenilebilecek konularla, karakterlerin birbirine uymaması arasındaki farkı görememek olabilir.

Üstesinden gelinemeyen en büyük konulardan biri kıskançlıktır. Zararsız gibi görünen, önlem alınmadığı zaman büyük depresyonlara neden olabilen bu zehirin panzehiri, kişiye göre değişebiliyor. Erkek, kıskançlığının savunmasını, eski aşklarını ya da çevresini göz önüne alarak yapmaktadır. Kadının ise bu öğütlere karnı toktur. Genel olarak yapılan öğütlerden sonra kadın, kendisine anlatılanları bilmişlik olarak görüp sinirlenmeye başlar. Kadına kıskançlık konusunda bir örnek verecekseniz, anlattığınız konudaki en büyük örnek, yine kendiniz olmanız gerekir ki, karşınızdaki kadın, söylediklere saygı duyabilsin.

Değiştirme çabaları, belki bir çocuğun gelişim aşamasında en gerekli konulardan biridir ama, ilişkilerde kişiyi değiştirmeye çalışmak, doğabilecek muhtemel kavgayı ertelemek olacaktır. Çünkü, karakterlerin değişimi zordur ve çok büyük zaman ister. Bizler ilişkilerimiz sırasında, kadının ya da erkeğin hemen değişmesini isteriz. Sizi seven insan, ayrılma korkusu ile sözlerinize kulak verip değişeceğini söyleyebilir. Ya sonra? Değişimi yüreğinde hissedememiş bir insan, sonraki dönemlerde çevre, arkadaş ve çeşitli sorunların da etkisiyle, eski düşüncelerine, davranışlarına ve tarzına özlem duymaya başlayacak, fırsatını bulur bulmaz da bastırılmış duygularını öne çıkaracaktır. Değişim, görüntüye değil, düşüncelere, kalbe ve sevgiye yansımalıdır.

Bir kişi, aşık olduğu zaman, ilişkisini sürdürmek adına, savunmadığı konuları kabul ediyor gibi görünür. Oysa haklının kim olduğu, birliktelik sırasında ortaya çıkan yanlışlar ve doğrularla anlaşılabilir. Bir ilişkide; “Kadına göre doğru, erkeğe göre yanlış” veya “erkeğe göre doğru, kadına göre yanlış” olabilir. İşte o zaman yaşananlar; sevimsiz sevda sularında çoğu zaman boşa kürek çekmekten başka bir şey olmayacaktır.

Bazı zamanlar, kendinizi bulunmaz Hint kumaşı gibi görebilirsiniz. Böyle durumlarda hatalarınızı göremez, her hatayı karşı tarafa yüklersiniz. Hatta bu öyle bir yanılgıdır ki, siz ondan ayrıldığınız zaman ya da terk edilen siz olduğunuzda, ayrılanın bir bumerang gibi geri döneceğine, pişman olacağına kanaat getirirsiniz. Oysaki giden gitmiştir, sizde kalanlar sadece hatıralar ve alınacak derslerdir. Hiç kimse kusursuz olamaz. Zaten insanoğlu, hatalarından ders alarak daha iyi konumlara gelebilmektedir. Ne yazık ki hatalardan ders alanlar, genellikle kadınlar oluyor. Erkekler, yeni hatalara yelken açmayı daha çok tercih ediyor. Karşı tarafı suçlu ilan eden, hatalı olanın bir kadın olduğunu savunan erkeklerin sayısı, kadınlara göre daha fazladır. Bunun sonuçları, yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. Erkek, geri dönmeyen kadını unutmak için, yeni bir kadın arayışına girer ve başladığı yeni ilişkisinde, eski beraberliklerini arar. Yeni hataya yelken açmakla, anlatmak istediğim de buradan geliyor. Çünkü kimse kimseye benzemez.

Bir erkeğin bir kadını sahiplenme arzusu, erkeğin terk edilme korkusu diyebiliriz. Bir kadının bir erkeğin kontrolünde korunma ve özgürlük düşüncesi ise, yalnızlık korkusu ya da evinden ayrıldığı vakit her istediğini yapabileceği düşüncesidir. Kişilikler yargılanmadan, görsel ve fiziksel doyuma ulaşılıp, aşk sarhoşluğu ile evlenenlerin sayısı, hiç de azımsanmayacak kadar fazladır. Hatalı evliliklerin ve bunun sonunda gelen ayrılıkların çoğu, tanıma ile değil, tanışma ile yapılan evliliklerden kaynaklanmaktadır.

İlişkilerde cinsellik, sınanması gereken en büyük konulardan biridir. Sevdiğiniz kişiyle arzularınızı tatmin edemiyorsanız, arayış içindesiniz demektir. Çoğu aldatmalar, cinsel arzulara gem vuramamaktan geliyor. Erkekler, ilk cinsel deneyimlerini, paralı ilişkilerle gerçekleştiriyorlar. Oysa ki ilk cinsel deneyim, mekan ve detaylar, hafızalara kazınmaktadır. Bu denli hafızalara yerleşme nedeni ise; arkadaşlıklar arasında fazlaca konu olması nedeniyle akıllarda duyulan merak, heyecan, hayaller ve arzulardır. Birçok erkek, aşık olmadan çok daha önce cinsel deneyim yaşıyor. Kadınlar ise, genellikle erkek arkadaşlarının baskılarıyla ya da onları mutlu etme amacında, kendilerini hazır hissetmeden bir ilişkiye girebiliyor. Olumlu bir cinsellik, karşılıklı anlayış ve etkilenmeye dayanır. Yoksa bu beraberlik, sadece kendini tatmin etmekten başa bir şey olmayacaktır.

Hatalı başlangıçların bir nedeni de, yalnızlık korkusudur. Arkadaşları arasında konu olan beraberliklerde, diğerlerine göre yalnız kalan birey, gereksiz utanç gibi sebeplerle arayış içerisine girebilir. “Sen hala birini bulamadın mı? Evde kalacaksın bu gidişle…” gibi sözler, doğru insanı bulabilme konusunda kişiyi hatalara sürükler. Artık onun için önemli olan; duygularını paylaşacağı, mutlu olacağı bir kişiyi bulmak değil, adının sevgili olduğu herhangi biriyle konuşmaktır. Sonuçta pişman olmamak için, çoğu zaman yalnız kalmak daha iyidir. Aşk; arayışla değil, uygun kişi ile sağlanabilecek iletişimle mümkündür. Yoksa biri varmış-yokmuş, çok da önemli değil…

Emre Türker

picture: deviantart

1 yorum:

  1. ne kadar enteresan ki ben bu hataların hepsini yaptım..şimdimi? yalnızım..!!
    şu yazılan hataların hepsini yaptım tek tek hepsini.aşkımmı? mutlu ve evli..!!

    YanıtlaSil