04 Şubat 2009

Ne Duyduk Ne Uydurduk

Günlük konuşmalar sırasında anlık yakalayamadığımız sözler, bizi olmadık çıkmazlara sürükleyebiliyor. Bazen konuşmanın tam ortasındaki ilgi çekici bir konuya dikkat kesilip, sözlerin başını kaçırabiliyoruz. Artık ne anlıyorsak, onu kâr sayıyoruz.

Bazen de sohbet edilen kişi, hatırlayamadığınız birini sürekli size anımsatmaya çalışır. İşin içinden çıkamaz, “tamam” dersiniz, “şimdi hatırladım. Ne olmuş ona!” Artık bundan sonra ne anlatılsa da, Fransız olarak konuşmaya devam edersiniz. Sonunda ya gülmek zorunda kalırsınız, ya da susmak. Ama böyle anları yakaladığınız zaman, gözlere ve yüzdeki mimiklere dikkat edin. Hafif bir kayıtsız gülümseme, kişinin ne derece konuya adapte olduğunu ele verecektir.

Bir gün enişte beyle kitaplar hakkında konuşuyoruz. Eniştem okuduğu kitabı hararetle anlatmaya başlıyor.

- Ediz Hun’un hayatını kaleme almışlar
- Hadi ya, ben hiç duymadım.
- Yazmışlar ya, adam çocukluğunda algılama problemi yaşadığı için okuldan uzaklaştırılmış.
- Deme ya!
- Evet. Ama sonra evlerinin kilerinde kimya laboratuarı kurmuş. Sonra da ağır bir hastalık geçirmiş ve kulağında işitme sorunu yaşamaya başlamış.
- O zaman biz niye duymadık bunu. O kadar da filmini seyrettim.
- Ayrıca adam ampul yapmış.
- Abicim ne alaka ya! Ampul mü yapmış? Bu adam yeşillik alanlarla uğraşıyordu benim bildiğim. Bizim oralara da gelip konuşma yapmıştı.
- Ne konuşması kardeş! Adam öldü ya!
- Öldü mü? Ne zaman?
- Ne biliyim ben, daha anan baban yokmuş o dönemde.
- Kimden bahsediyorsun sen Allah aşkına?
- Thomas Edison!
- ???? Edison mu?

Yani anlayacağınız, yarım saattir bana anlattığı adam Ediz Hun değil, Edison’muş.

Hala unutamadım o olayı!

Emre Türker

picture: deviantart

3 yorum: