22 Mart 2009

50 First Dates (2004)

Türkçe Adı: 50 İlk Öpücük
Tür: Komedi / Romantik
Yönetmen: Peter Segal
Süre: 99 dakika
Oyuncular: Adam Sandler, Drew Barrymore, Rob Schneider, Sean Astin, Lusia Strus, Dan Aykroyd, Amy Hill, Allen Covert, Blake Clark, Maya Rudolph, Pomaika'i Brown, Joe Nakashima, Peter Dante, Dom Magwili, Jonathan Loughran
Her gün farklı kadını etkilemek mi, yoksa aynı kadını her gün farklı yollarla yeniden etkilemek mi tatmin edicidir?

Hawaii’de veteriner olarak çalışan Henry Roth (Adam Sandler), tek gecelik ilişkileri kalıcı beraberliğe tercih ettiği için, gelen turist kadınlarla konuşarak vakit geçirmektedir. Hayallerini bir yere takılarak köreltmek istememektedir.

Bir gün kafeteryada, Hawaii’de yaşayan Lucy Whitmore (Drew Barrymore) ile tanışır. Ondan fazlasıyla etkilendiğinden, tek günlük kuralından sapmıştır. Sonraki gün aynı yerde birbirlerine kahvaltı sözü verirler.

Sabah vakti Lucy kafeteryaya geldiğinde, Henry’i tanımaz. Çünkü Lucy, babasıyla geçirdiği kaza sonucu kafasına aldığı darbeyle, günlük hafıza kaybı yaşarak hep aynı günde uyanmaya başlamıştır.

Henry, ya ona olan hayranlığından vazgeçecek, ya da beraber olmak istiyorsa her gün yeniden kendisine aşık etmenin bir yolunu bulacaktır. İnsanı tebessüm ettiren ve güzel vakit geçirmeyi garanti eden bir filmdir.

Emre Türker
picture: impawards

10 yorum:

  1. Bu filmi çok severek izlemiştim ve böyle unutkanlık olur mu demiştim:))
    Şu anda ben de buna benzer bir rahatsızlıktan dolayı tedavi görüyorum.Sakın hiç bir şeye olmaz demeyin:)))

    YanıtlaSil
  2. beyaz mendil... Aman aman, unutkanlıklar sadece zaman aşımından dolayı olan ufak silikler şeklinde kalsın, bu derece benzemesin. Dikkat et kendine.

    YanıtlaSil
  3. İlk önce küçük dalgınlıklar gibiydi ama daha sonra ilerledi:))Evimi bile unuttuğum oldu,bu beni korkutunca tedaviye başladım.Bu aralar iyiyim çok şükür ama her hafta dr.dayım:))
    Kötü şeyleri unutmak isterken bunu o kadar çok ilerletmişim ki bugünüme sıçramış:))

    YanıtlaSil
  4. beyaz mendil... Bir ara biz de evin yolun bulamamıştık, umarım öyle adresi şaşırma şeklinde kalır :) Demek bu aralar fazlaca bir şeyleri kafaya takıyorsun. Kazasız unutkanlıklar, genelde aklın çok karışık olduğu dönemlerde ortaya çıkar. Ne kadar kendini rahat bırakırsan, o kadar iyi olur. Tedavi biraz kendimizde bitiyor sanırım.

    YanıtlaSil
  5. hayatımda izlediğim en eğlenceli aşk filmiydi,keşke bana da bu kadar aşık olsalar dedirten bir film!!(=

    YanıtlaSil
  6. Franche… O derece bir tutku, sadece hayallerle sınırlıdır sanırım :) Kader bu, önünde neyin duracağını nerden bileceksin? Kimbilir, belki bir gün…

    YanıtlaSil
  7. Artık yapılacak işler listemiz o kadar dolu ki aşk için bu kadar özveriye zamanımız yok sanırım. Hepimizin yetiştirmesi gereken işleri ve ardından koştuğu hayalleri var. İnsanoğlu yaşamı için gereken tüm ihtiyaçları önüne sunulduğu anda tüm benliğiyle aşka konsantre olabiliyor. O nedenle sanırım benim için çoook çooook zor(=

    YanıtlaSil
  8. Zamanları hayatımızın geneline yayıp özelimizden uzaklaşmamız, bizi gittikçe çıkmazlara sürüklüyor. Buluşmaları zor görüyoruz ama fırsatları nasıl oluşturacağımızı hesaplamıyoruz. Hesapsız önsezili hareketler, belki aşk veya sevda adına koşuşturmalarımızı engelliyor. Ne kadar ben de bunu başaramıyor olsam da, biraz kendimizle barışmamız lazım. Bu uykularımızdan çalacağımız birkaç saate mal olsa bile.

    YanıtlaSil
  9. İzlediğim ve blogunda bulunan her filme yorum atıcam.Bunu şimdi yapıcam.

    YanıtlaSil
  10. İzledikten sonra, aptal gibi "keşke benimde böyle bir hastalığım olsa" demiştim :/

    YanıtlaSil