21 Aralık 2009

Düşünceyi Üretmek

“Bir Fikrim Var” Diyebilmenin Dayanılmaz Hafifliği

Okul sıralarında çok zeki çocuklarla karşılaşmışızdır. Hatta okul yönetimi, kimi zaman onları alır ve özel sınıflara yerleştirir. Bazı öğretmenler, zeki gördükleri çocuklara daha yakınlık gösterir. Sınıf ya da kişi ayrımı, öğrencilerin pek çoğunun hissettiği bir durumdur. Peki, bu zeki varlıklar, hayat maçında diğerlerinden kaç sıfır önde?

Mükemmel aklın kâşifleri zekâ konusuna üstünlüklerini koruyacak ama bilgi konusundaki yarışa, ancak çalışarak ulaşacaklardır. Bilim adamları, bu konu üzerinde fazlasıyla duruyor. Dünyadaki IQ katsayısı yüksek insanlar için, ayrı imkân ve okullar sağlanıyor, özel olarak yetiştiriliyor ve değerlendirilmeye çalışılıyor. Çünkü zeki çocukların pek çoğu, değerlendirme hataları nedeniyle harcanıyor. Kendi üstünlüklerinin farkında oldukları için, diğer yaşıtlarını küçümsemeye başlıyorlar. Bir süre sonra yarışacak kimseyi bulamayınca, hayat yarışından sıkılıp farklı şeylere yoğunlaşıyorlar. “Bu çocuk tam bir felaket”, “böyle çocuk olmaz olsun” “hem kendi hayatını hem benim hayatımı zindan ediyor” gibi sözler, annelerin dudaklarından dökülmeye başlar. Çünkü kabuğuna sığamayan çocuğa hatalı davranılmış, onların fikirleri göz ardı edilip, doğru adına yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır. Örneğin farklı bir şeylere ilgi duyup soru sormaya başlıyorsa, soruyu cevaplamak yerine “boş şeylerle uğraşacağına ders çalış” gibi yanlış sözlerle, yolarına duvar örüyorlar.

Bunlar farklı ayrıntılar. Fakat en önemli gerçek, hayata atılma çağında başlar. Para kazanma, pazarlama ve ekonomi gibi sanayi koşulları ortaya çıktığında iş değişir. Çünkü iş adamları, zekânın değil, paranın ve farkın peşindedir. Matematiksel çözümlerin çoğu tasarlanabildiğinden, formülsel yeteneklerin önemi 2. plandadır. Hatta ustalık ve çok çalışma bile, taşları sağlamlaştırmak için yetmez. İşte bu durumda, duygusal zekânın önemi ortaya çıkar. Bugün işadamları, çok zekileri değil, çok iyi düşünce üretenleri tercih eder. Moda, reklâm, yenilik ve ar-ge çalışmaları, düşünce üretimiyle alakalı kavramlardır. Sayısal ve sözel düşünce bir değildir. Sayısal değerler, hesaplı verilerle çabucak çözülebilmekte ama fikir ve buluş denen üretim düşüncesi, halen makineler tarafından tasarlanamamaktadır. İşte insanı makineden üstün yapan yegâne şey, budur.

Üretimsel zekâ arttırılabilir mi? Nasıl kazanılır?

Hayal gücü, insanın duvarlarıyla ilgilidir. Önünüze set koyduğunuz takdirde, göremezsiniz. Bu duvar; başta televizyon olmak üzere, boş oturma, dalma sürelerindeki artış, asabiyet, umutsuzluk, kaybetme korkusu, hedefsizlik gibi kavramlarla ifade edilebilir. Duvarı yıkmak için, çocukları inceleyin. Çok faydasını göreceksiniz.

Günde en az 15 dakika, düşünmeye ayırın. Düşünceleriniz içinde önyargı olmasın. Çünkü kavramı sabit yargılamak, bir sonraki adımı engelleyebilir.

Sohbet sırasında, bir konferansta, hiç tanımadığınız insanlar arasında, fikirlerinizi (siyaset, din gibi kalıplaşmış olanlar hariç) ifade etmekten çekinmeyin. Paylaşımın katma değeri yüksektir.

Her türlü bulmaca ve bilmece, labirentte yol bulmanız için harika ipuçlarıdır. Değerlendirin.

Okumayla beraber, sizinle aynı düşünce ve fikirde olanların tartışmalarında yer alın. Sizin onlardan, onların sizden öğreneceği çok şey olabilir. Zaten şirketlerin, grup çalışmalarından haz almasının sebebi budur.

Yollar arttırılabilir. Her şeyden önemlisi, maddeyi üretmek için imkânlar sınırlı, fikri üretmek için imkânlar sınırsızdır. Çünkü düşünceleriniz tamamen sizindir.

Emre Türker

Picture: flickr

4 yorum:

  1. Aynen öyle...
    Bu fikirlere katılmamak mümkün mü?
    Sürekli düşünmek, önyargısız..Akla gelebilecek ne varsa.
    Örneğin evdeyken bile değişik malzemeler kullanarak şahane yemekler, soslar üretebiliriz. Sanki şimdiye kadarki tarifler insanoğlu tarafından bulunmadı mı? :))
    Ben birgün böyle düşünürken bayat ekmeği ya da Ramazan pidelerini fırından ilk çıkmış haline getiren bir fikir buldum örneğin. Patenti tamamen bana ait :)
    Size de öğreteyim hemen:
    Geniş, çelik bir tavaya pideyi ya da ekmek dilimlerini sıralayıp ağzını kapatıyoruz ve ocağın altını en kısak ayarda yakıyoruz.3 dk sonra ocağı kapatıp dilimleri/pideyi ters çeviriyoruz ve 5 dk kadar da öyle bekliyor.
    Vee, şahane bir şekilde masaya alıyoruz ekmeklerimizi..Ekmek kızartma makinasındakine hiç benzemeyen fırından yeni çıkmış halleriyle
    (Çelik tencere/tavaların altı kalın olduğundan ve ısıyı öyle bir ayarda veriyor)...

    Dediğin gibi düşünürken pek çok şey daha bulunabilir Emreciğim..İmkanlar ve beynimiz sınırsız..

    Teşekkürler bu güzel yazın için..

    YanıtlaSil
  2. Zeugma… Kalbimiz temizmiş :) İnanır mısın, bu akşam eve gelirken, yemek yapmak ile üretkenliği bağdaştırmak üzerinde düşünüyordum. Bu iki oldu, biliyorsun bir de ilkel insan modellemesiyle ilgili tezimiz tutmuştu. Düşünüyordum ki, yemekte damak lezzeti oluştururken baharatların sırasını bile belli etmek, göz kararı ayarları ve tadı algılamak, üretken düşüncenin gelişmesiyle alakalı. Ayrıca ananas meyvesini bilmeyen bir insan, nasıl soyulacağını bilir mi? Niye ananas? Çünkü elma desem hiç kimse sorgulamayacak. Ama ananas??? Şahsen ben, ilk defa aldığım bu Afrika kökenli meyveyi soyarken, canım lezzeti meyve suyu haline getirmiştim :)

    Harika üretken tarifine bayıldım. :) Ekmek ve pideleri ısıtmak için tost makinesi kullanıyordum, şimdi tencereyi deneyeceğim. Hem de ilk sabahtan itibaren.
    Bu tatlı yorumun için mutlulukla gülümsüyor, her güzelliği paylaşan biri olarak ben de sana teşekkürlerimi iletmekten hiç sıkılmıyorum Zeugmacım.

    YanıtlaSil
  3. Evet, aynen öyle oluyor Emre. Ben de çok şaşırıyorum. İlgi alanlarımız aynı, en çok o yüzden. Daha da önemlisi her ikimiz de psikolojiye karişı büyük ilgi duyuyoruz, ondan :)))

    Ekmek ısıtma yöntemimi beğeneceğinden eminim. Ama yakma sakın, aynen uygula. Biraz daha kızarmış ,istersen süreyi uzatabilirsin.
    Ayrıca tost/ekmak kızartma makinaları her Allahın sabahı kullandığımızdan çok elektrik harcıyor dimi ama ;)

    Bak, şımarttın beni, sana bu kez ne getirdim.

    Belki görmüşsündür ama,olsun.ANANAS SOYMA YÖNTEMİ..

    (Ben ne tembelim sahi..Blogumdaki yorumlar cevaplanacak daha )

    İyi geceler diliyorum...

    YanıtlaSil
  4. Zeugma... Ha haaayt :) Ananas soyma eğitimi, bu gecenin talı bir sonu oldu bu.
    Psiko-aynıdüşünce ayrı bir kabul konusu.
    Sana da iyi geceler, hatta huzurlu ve mutlu uykular...

    YanıtlaSil