27 Şubat 2010

An Education (2009)

Türkçe Adı: Aşk Dersi
Tür: Dram
Yönetmen: Lone Scherfig
Süre: 95 dakika
Oyuncular: Carey Mulligan, Olivia Williams, Alfred Molina, Cara Seymour, William Melling, Connor Catchpole, Matthew Beard, Peter Sarsgaard, Amanda Fairbank-Hynes, Ellie Kendrick, Dominic Cooper, Rosamund Pike, Nick Sampson, Kate Duchêne, Bel Parker
Twickenham, Londra 1961. Başarılı ve sosyal bir öğrenci olan Jenny’nin (Carey Mulligan) hayali, Oxford’a girmektir. Katı mizaca sahip babası Jack (Alfred Molina), kızının daha fazla çalışması için baskı yapmakta ve güncel hayatını sürekli eleştirmektedir. Bu yoğun tempo içinde bir gün Yahudi asıllı David (Peter Sarsgaard) ortaya çıkar. 30’lu yaşlardaki David’in eğlenceli ve kültürel anlayışı, 16 yaşındaki Jenny’i büyüleyecektir. Aralarındaki yaş farkına rağmen, romantik bir ilişkiye başlarlar.

Jack’in katı tavırları, zengin David’in karşısında bir anda değişir. Kurallar unutulmaya ve eğitim ikinci planda bırakılmaya başlar. Zor hayat ve baskı ardından görülen eğlenceli ve kolay para, Jenny’nin bakış açısında devrimlere yol açacaktır.

Ergenlik döneminde ileriye yatırım yapmaktan çok, gençlerin eleştirel düşünüp kolaya kaçmasındaki tehlikelerden bahsediliyor. Önemli kararlar alınırken ailenin bu konuda yönlendirici müdahalesi, filmin doğru notaya temas ettiğinin göstergesidir. Hayata atılmak üzere hazırlık yapan gençlerin durumunu ışık tutacak niteliktedir. İzlenmekte fayda var.

Emre Türker

Picture: impawards

[Rec] 2 (2009)

Türkçe Adı: Rec: Ölüm Çığlığı 2
Tür: Dram / Korku / Gerilim
Yönetmen: Jaume Balagueró, Paco Plaza
Süre: 85 dakika
Oyuncular: Manuela Velasco, Ferran Terraza, Pablo Rosso, Javier Botet, Claudia Font, Martha Carbonell, Andrea Ros, Alejandro Casaseca, Ana Isabel Velásquez, Àlex Batllori, Nico Baixas, Juli Fàbregas, Jonathan Mellor, Carlos Olalla, Pep Molina, David Vert, Pau Poch
Bir apartman dairesi, tehlikeli ve bulaşıcı bir enfeksiyon nedeniyle karantinaya alınır. 3 kişilik bir özel timle beraber, sağlık bakanlığında görevli Dr. Owen ((Jonathan Mellor) olayı araştırmakla görevlendirilir. İçeriye girdiklerinde, her yere bulaşmış kan lekelerini görürler. Çatı katına yöneldiklerinde, ortamda tedirgin edici bir hava hakimdir. Fakat birtakım esrarengiz saldırılara uğrayacaklar ve salgından çok daha fazlasıyla karşılaşacaklardır. Panik sırasında Owen, özel time kimliğini açıklar. Kendisi bir doktor değil rahiptir. Olayın içyüzünün şeytanla ilgisi bağlantı vardır ve onu yenmek üzere ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Çünkü apartmandan çıkmak için başka şansları yoktur.

2007 yılı yapımı [Rec] beğeni toplayınca, devam serisi ortaya çıkmış oldu. Fakat ilk filmdeki esrarengizlik, ikincisinde bozuluyor. Üçüncü bölümün çekileceğini anlamak hiç de zor değil.

Emre Türker

Picture: impawards

26 Şubat 2010

Kim Kime Göre Normal?

15. yüzyılda dünyanın döndüğünü iddia etseydiniz, muhtemelen idam cezasıyla yargılanıyor olurdunuz. 1654 İtalya’da doğan; fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve filozof olarak tanınan Galileo, bu sebepten dolayı zor anlar yaşamış bir bilim adamıdır. Hollanda’da teleskopun icadı sonrasında geliştirdiği aletle astronomi (gökbilim) alanında önemli keşifler yapmış, fakat toplumun inandığı doğruları yıkan bu keşifler sonrasında, kendisinin akıl sağlığından şüphe edilmiştir. Toplumsal normların (genelde toplumun örf ve adetlerine göre yargılama biçimi), kişilerin normal düşünce anlayışı üzerindeki etkisi çok büyüktür.

Önyargıları yıkmakla ilgili bir kültürel etkinlikte, biseksüel biriyle konuşma fırsatı bulmuştum. “Beni normal görmüyorlar” diyordu. Aklımdan geçen şuydu: Normallik nedir? Bunun tam bir açıklaması olamaz. Fakat 4 farklı kalıp üzerinden değerlendirilebilir.

1- Toplumdan farklı davrananlar, normal değildir.
2- Normal diye bir şey yoktur.
3- Normallik, toplumsal değerlerin ortalamasıyla bulunur.
4- Normallik, yaşam içinde kişilerin psikolojik ve biyolojik etkilerle öğrendiği standart kalıptır.

İnsan, genel anlamda fiziksel (biyolojik) ve zihinsel (psikolojik) açıdan normal dışı değerlendirilmektedir. Freud, bireyin davranışlarının cinsellik ve saldırganlık güdüleriyle değiştiğini savunurken, psikolojik etkiler üzerinde durmuştur. Örneğin tutucu baskılarla büyüyen bir kız, cinsel ilişkiyi karşı daha fazla açlık çekebilir ya da gördüğü baskılardan dolayı uzlaşmaz tavırlar sergileyebilir. Ayrıca beklenti, korku ve kaygılar da kişiyi normal hissiyattan uzaklaştıran önemli etkenlerdir.

Sosyalleşme bilinci, şehirlerde artan normal dışı davranış sorunlarına çözüm konusunda büyük önem arz eder. Çünkü toplumun dışına çıkan kişi, kendi iç sesiyle daha fazla konuşma fırsatı bulacak, buna paralel olarak kendi davranışlarını yargılayacak ve isyan noktasında standart dışı farklılıklar gösterecektir. Bu nedenle sınava hazırlanan bir öğrencinin oyun oynamasının yasaklanması, sürekli ders baskısı yapılması ve sınavı kazanamazsa neler olacağının hatırlatılması, davranış bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Kişileri davranışlarıyla yargılamadan önce, düşünmek gerekir. Çünkü arka planda hiç hesap edilmeyen gerçekler bulunabilir. Otobüslerde yaşlı kesim, toplumsal baskıların farkında olduğundan, gençlerin oturduğu yerlere daha fazla yaklaşırlar. Amaç, gencin kalkıp yer vermesidir. Normal gözüken budur. Bununla ilgili yaşanmış bir olay: Bir gün otobüsle yolculuk eden yaşlı bir adam, genç bir çocuğun yanında birkaç dakika durarak bekler. Sonra “yer verir misin evladım, gencecik adamsın” der. Çocuk ayağa sekerek kalkar ve kenara koyduğu değneklerini alarak cam kenarında tutunabileceği alanlara doğru yönelir. Çünkü bir ayağı protezdir.

Önyargılar, normal düşünce açısında insanı fazla zorlar. Kimin kime göre normal olduğu her zaman tartışma konusu olacaktır. Çünkü farklı görüntülerde ilk karşılaşılan tepki “bu gayet normal ” cümlesi olacaktır. Normallik, bu nedenle yargılaması zor bir kavramdır.

Emre Türker

Picture: flickr

25 Şubat 2010

Stresle Başa Çıkma Yolları


 
Ahmet, işyerinde performans bakımından başarısını ispat etmiş bir çalışandır. Yetkililerinin verdiği görevi yerine getirmekle kalmayıp, şirketin çıkarları açısından önemli projeler üretmektedir. Herkes onun şirkete müdür seçileceğini düşünmektedir. Bu hissiyat, Ahmet’i rahatlatmıştır. Çünkü birkaç saat içinde e-mail ile yeni müdürün ismi açıklanacaktır. Beklenen an gelir. Fakat o da ne! Gelen kutusuna düşen mailde, Ahmet’in adı yoktur. Acaba yanlışlık olabilir mi?

Böyle durumda Ahmet; panikleyecek, hava durumundan bağımsız terleyecek ve bir süre kimseyle konuşamayacaktır. Muhtemelen algıda kapanma yaşadığı için kimseyi işitmeyecek, olumsuzluk hâkimiyeti nedeniyle patlamaya hazır bir bombaya dönüşecektir.

Stres anlarında insanlar, gerginliğe tepki gösterir. Bu tepki mücadeleye dönüşürse, kişi ya doğrudan durumu kontrol altına almaya çalışacak, ya da savunmaya geçecektir.

Doğrudan kontrol altına alma yani stresle başa çıkmaya çalışan insan, çeşitli aksiyonlar alır. Bu aksiyonlar; yüzleşme, uzlaşma ve geri çekilme olarak sıralanabilir. Yukarıdaki örnekte Ahmet, üstlerine karşı isyana kalkışırsa, işinden olabilir. Ayrıca kendisiyle ilgili olumlu hava, bir anda olumsuzluğa dönüşebilir. Eğer Ahmet sakin olup öfkesini yenmeyi başarır ve tepkisini ortaya koyma biçimi üzerinde mantıklı düşünürse, durumuyla yüzleşmiş olacaktır. Fakat bunun yanında, yeni seçilen müdürle işbirliğini düşünerek neler yapılabileceği üzerinde çalışırsa, uzlaşmacı bir yol izlemiş olacaktır. Her şeye rağmen bir tepki vermeyip, geri çeklime yolunu da izleyebilir. Geri çekilme her zaman yenilgiyi kabul etmek değildir. Örneğin 20-30 kişilik bir grubun fiziksel saldırısını düşünerek gergin bir ortamdan geri çekilmek, hayati anlam içerebilmektedir.

Savunma durumunda ise; inkâr, yansıtma, bastırma, gerileme ve tepkinin yön değiştirmesi gibi yollar izlenecektir. Örneğin Ahmet’in çatık kaşlı hali üzerine gelen “kızgın mısın?” sorusuna “hayır değilim” diyerek karşılık vermesi, durumu inkâr ettiğini gösterir. Eğer Ahmet, o gün hiç yaşanmamış gibi çalışmasına devam ediyorsa, bilinçli ifadeyle duygularını bastırıyor diyebiliriz. Ahmet başarıyı yakalamak için birilerini eziyor ve bunun mücadelenin gereği olduğunu söylüyorsa, sorununu yansıtıyor yani yönlendiriyordur. Ahmet, müdürlük açıklaması ardından ellerini başına koyup yaşına uygun olmadan çocukça ağlamaya başlamışsa, gerileme belirtisi gösteriyordur. Tepkini yön değiştirmesi ise, sık yaşanan bir durumdur. Dışarının stresini evine taşıyan aile bireyleri, bu duruma en güzel örnektir.

Genel anlamda kişinin kendisini korumak için gösterdiği tepki normaldir. Fakat bu tepkinin şiddetini iyi ayarlamak gerekir. Eğer tepkiniz başkalarına zarar veriyorsa, stresle başa çıkmış olmaz, aksine problemin büyümesine neden olursunuz.

Stresten kurtulmak için neler yapılabilir?
1- Ailenizle ve arkadaşlarınızla bir araya gelerek gerginliğinizi dağıtmaya çalışın. Ayrıca çevrenizdeki kişileri iyi tanıyın (İyi gün dostu gibi).
2- Beslenmenize ve sağlınıza dikkat edin. Aşırı kilo veya aşırı zayıflık, sinirsel hassasiyetlere neden olabilir.
3- Hayatınızdan eğlenceyi eksik etmeyin. Örneğin dramatik filmlere değil, komediye yönelin.
4- Spor, kişinin üzerindeki gerginliği atmak için en güzel yollardan biridir.
5- Düzenli ve tempolu yürüyüş, bedensel dayanıklılık sağlar.
6- Aerobik, yoga, plates veya meditasyon gibi rahatlama yöntemlerini deneyin.
7- Sosyal aktivitelere katılın. Toplumdan uzak değil, toplumla barışık olun.
8- Olumsuz bakış açınızı değiştirin. Olaylara hoşgörüyle yaklaşın. Yüz ifadeniz, daima güler yüzlü hatırlansın. Zihninizi zıt kalıplardan, baskılardan, kindarlıktan uzaklaştırın.
9- Sorumluluk almaktan korkmayın. Kaybettiklerinden dert yanmak değil, ders almak lazım.
10- Saldırı gibi ağır vakalar yaşamış ve atlatamamışsanız, uzman desteği almanız gerekebilir. Bundan çekinmeyin.

Emre Türker

Picture: flickr
Referans: Psikolojiyi Anlamak / 2007, C. G. Morris - Türk Psikologlar Derneği Yayınları

23 Şubat 2010

Neşeli Hayat (2009)

Tür: Komedi / Dram
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Süre: 105 dakika
Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Ersin Korkut, Büşra Pekin, Erdal Tosun, Rıza Akın, Sinan Bengier, Cezmi Baskın, Ayberk Attila, Fatma Murat, Caner Aklaya, Tonguç Oksal, Celal Tak, Nusret Karakuş, Deniz Erdoğan, Metin Keçeci, Hamdi Kahraman, Oğuzhan Koç
Kendi restoranını açan aşçı ustası Rıza Şenyurt (Yılmaz Erdoğan), krizden dolayı kısa sürede iflas eder. İşsizlik nedeniyle kahvedeki arkadaşlarıyla vakit geçirirken, Neşeli Hayat adında bir firmanın temsilcisi onları ziyaret eder. Tatlı sözler ve göz boyamalarla aklı karışan Rıza, eşi Ayla’yı (Büşra Pekin) ikna ederek sakladıkları altınlarını bu işe yatırır. Fakat büyük hayaller kısa sürer. Çünkü zararlı katkı maddeleri nedeniyle ürün piyasadan çekilmiştir. Kahvedeki arkadaşlarını da bu işe karıştırması, Rıza’ya pahalıya mal olacaktır.

Genelde ev hanımlarını bünyesine katan, bayilik sistemi adı altında çeşitli süslü laflarla insanlara ürünlerini satan ve satmaya teşvik eden Franchising sistemine karşı mükemmel bir eleştiri içeriyor. Neşeli hayattan alınması gereken çok ders var.

Emre Türker

Picture: sinematurk

All the President's Men (1976)

Türkçe Adı: Başkanın Tüm Adamları
Tür: Dram / Tarih / Gerilim
Yönetmen: Alan J. Pakula
Süre: 138 dakika
Oyuncular: Dustin Hoffman, Robert Redford, Jack Warden, Martin Balsam, Hal Holbrook, Jason Robards, Jane Alexander, Meredith Baxter, Ned Beatty, Stephen Collins, Penny Fuller, John McMartin, Robert Walden, Frank Wills
Watergate iş merkezindeki bir büroya giren 5 hırsız, polis tarafından yakalanır. Büro, muhalefetteki Demokratik Parti'nin bürosu olunca, gazeteler bununla ilgilenir. Şef Harry Rosenfeld (Jack Warden), yeni muhabir Bob Woodward’ı (Robert Redford) olayı araştırması için görevlendirir. Daha tecrübeli muhabir Carl Bernstein (Dustin Hoffman) da işin içine girince, araştırmalar hız kazanır. Mahkemede araştırmalarına başlayan Bob, ABD hükümetinin başında olan Cumhuriyetçi Parti'nin konuyla ilgisini saptar. Olayın büyüklüğü akıl almaz boyutlara ulaşınca, çözümde Bob’un gizli kaynağı “derin boğaz”, ipuçlarında en büyük yardımcıları olacaktır.

Geçmişle ilgili görüntüleri seyrederken, medyanın bugün geldiği konumu çok daha iyi saptayabilirsiniz. Çevirmeli telefon, kalın telefon rehberleri, daktilo ve bilgi teknolojilerinin henüz gelişmemiş olması nedeniyle yüzlerce dizili dosya, dikkatlerinizden kaçmayacaktır.

Watergate skandalı’nın ortaya çıkarılmasını anlatan filmde, yoğun diyaloglar bulunmaktadır. Bu nedenle skandal hakkında ön bilgi edindikten sonra filmi izlemek, daha makul olabilir. The Washington Post gazetesindeki iki muhabirin özverili çalışması sayesinde ortaya çıkarılan skandalın konusu, tarihi yapımlarla ve dedektif öyküleriyle ilgilenenlerin dikkatini çekecektir.

Emre Türker

Picture: impawards

22 Şubat 2010

Stres ve Belirtileri

Bir paket lastiğini çekip gerdikçe, eski konumuna dönmeye çalışan kauçuğun hafif baskısını hissedebilirsiniz. İnsanda bu durum benzerlik gösterir. Olası durumlarda herhangi bir sorun yokken, farklılık anlarında tepki veririz. Fiziksel ya da ruhsal olarak insanı etkisi altına alan bu gerginlik durumu çeşitli baskılarla birleşince, sonuç beklentisinde ya da uyum hazırlığında stres kavramı ortaya çıkar.

Gelişen dünyada artan strese karşı insanlar, alışma çabasına girerler. Öncesinde tepkiyi gören birey, adrenalin etkisiyle alarm durumuna geçer. Kan şekerinin yükselmesi ve sindirimin yavaşlaması gibi fiziksel belirtilerin ardından, direnç göstermeye başlar. Direnç durumunda insan kendini toparlamayı başaramazsa, tükenme aşamasına geçer ve bundan sonrası ölüme bile gidebilir. Stres bu kadar tehlikeliyken; yoğun ödev, sınav ve aile baskısı ya da yüksek başarı beklentisi, çocuklar üzerinde tehdit unsurları oluşturabilmektedir.

Stres, bireysel ya da çevresel etkenlerle insanı etkileyebilir. Aile, mali ve ekonomik durum, sosyalleşmeden uzaklaşmış monoton yaşam, kalabalık ve yoğun trafik, çevresel etkenlerdir. Bireysel nedenler daha çok kişinin başarma ve ilerleme isteği doğrultunda ortaya çıkar. Bunlar; mükemmel olma isteği, acelecilik ve sorumluluk bilinci olarak gösterilebilir.

Stres durumunu; fiziksel, duygusal, davranışsal ve bilişsel belirtilerle anlayabiliriz.

Fiziksel: Terleme, seslere karşı aşırı tepki, nefes darlığı, bitkinlik, uyku bozukluğu
Duygusal: Saldırganlık ve huzursuzluk, içine kapanma ve durgunluk
Davranışsal: Sürekli uyku hali, toplumdan uzaklaşma, telaş ve madde bağımlılığı
Bilişsel: Olumsuz yaklaşım, konsantrasyon eksikliği, zihin karmaşası, algısal sorunlar

Sağlık sorunlarının en büyük tetikleyicilerinden biri olarak görülen stres, özellikle mide, kalp ve psikolojik rahatsızlıklarla başrol oynamaktadır. Bizleri en çok etkileyen durum, bilişsel belirtiler gibi görünüyor. Çünkü zihinsel fonksiyonlarda bozulma, kişinin doğru hareket etmesini zorlaştıracak, hata yapma riskini yükseltecektir.

Emre Türker

Referans:
Acar Batlaş/Zuhal Batlaş / Stres ve Başa Çıkma Yolları – Remzi Kitabevi
Doğan Cüceloğlu / İnsan ve Davranışı – Remzi Kitabevi

Picture: flickr

21 Şubat 2010

Imagine That (2009)

Türkçe Adı: Hayal Et
Tür: Komedi / Dram / Fantastik
Yönetmen: Karey Kirkpatrick
Süre: 107 dakika
Oyuncular: Eddie Murphy, Yara Shahidi, Thomas Haden Church, Ronny Cox, Stephen Rannazzisi, Nicole Ari Parker, DeRay Davis, Vanessa Williams, Martin Sheen, Lauren Weedman, Timm Sharp, Daniel Polo, Stephen Root, Richard Schiff, Marin Hinkle
Başarı finans uzmanı Evan Danielson (Eddie Murphy), şirketinde yöneticiliğe oynamaktadır. Tek rakibi, ekonomiyle alakasız olarak hisleriyle hareket eden Johnny Whitefeather (Thomas Haden Church) görünmektedir. Fakat eşi Tricia’yla (Nicole Ari Parker) ayrı yaşayan Evan, dönemsel olarak kızı Olivia’ya (Yara Shahidi) da bakmak zorundadır. Olivia’nın Goo-gaa adlı battaniyesine kapanarak hayali arkadaşlarla oynaması, Evan’ın işi haricinde uğraşması gereken ikinci bir sorun gibi görünmekte, bu da çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.

Olivia okulda problem çıkarınca, Evan onu şirketine götürmek zorunda kalır. Babasının tüm analiz notlarını çizip boyayan Olivia, Evan’ın toplantıdaki sunumu öncesi kâbusu olacaktır. Rakibine karşı pek kozu kalmayınca, toplantıda kızının şekillerini bağıra çağıra anlatarak salonu terk eder. Kovulmayı beklerken, beklenmeyen bir sürpriz yaşanır. Çünkü o şekillerle anlatılanlar, yatırımcılar açısından büyük sırlar içeren açıklamalar olmuştur.

Çocukların hayal dünyasını hayatın içine uygulama düşüncesi daha önce de denenmiş ve ilgi çekici bulunmuştu. Bu çizgiyi takip eden Imagine That, Eddie Murphy rol yeteneğiyle oldukça eğlenceli bir hale dönüşüyor. Ailece seyredilebilecek, hoş vakit geçirten bir komedi.

Emre Türker

Picture: impawards

19 Şubat 2010

Okuduğun Kitabı Seyret

Bir konuyu anlamak için doğru hikâyelendirme yolları
Çok sevdiğiniz dizinin son bölümünü kaçırdınız. Tekrar izleme şansınız yok ya da bir an önce gelişmeleri öğrenmek istiyorsunuz. Zaten arkadaşlarınız genelde sizinle aynı uyuma sahip olduğundan, onlar da diziyi izliyorlar. “Dizide neler oldu? İhanet ettiğini kocası öğrendi mi?” gibi sorularla, heyecan içinde dizinin anlatmasını istiyorsunuz. Onu anlatan kişi, gözlerini sol üst köşeye dikerek hatırlamaya ve anımsadıklarını anlatmaya başlıyor. Anlatıcı diziyi aktarırken başa sarıp izliyor, diğeri ise dinlerken sesleri zihninde görüntüye çevirip yapılandırıyor.

Ders çalışırken, hiç ilgilenmediğiniz konulara göz atarken üzerinize bir ağırlık çöker. Özellikle sınavların başlamasına yakın hazırlık yapmadıysanız, uyku hissi yerini aşırı paniğe bırakabilir. Aşırı panik, zihin görüntülerinde karıncalanma, ileri-geri sarma, başka filmler oynatma ve dağılmalara neden olabilir. Hava durumundan bağımsız, terlemeye başlarsınız. İşte bu durum, elde var olan değerleri de kaybetmenize yol açar. Öyleyse paniği bir kenara bırakın. Zaman ne kadar kısa olursa olsun, sakin bir şekilde o zamanı ne kadar değerlendirebileceğinize bakın. Eğer vakit tükenmişse, yeni bir fırsat için kendinizi hazırlamaya başlayın. “Vah vah”ların belli tesadüfler dışında çaresi olmadığını hepimiz biliyoruz.

Kitap okurken ya da bir konu üzerinde çalışırken, okuduklarınızı zihninizde yaşamaya çalışın. Şekiller gerekiyorsa düşüncede çizimler yapın, boyayın. Bunu kendinizi seyrediyormuşçasına yapın. Hatta size yardımcı olacaksa, elinize kalem kâğıt alıp karalamaya başlayın (Çiziminizin sadece düşüncelerinize yardımcı olması önemli, not tutmak başka bir konu). Özellikle tarih çalışırken, bu film şeklinde canlandırma tekniği çok işe yarıyor. Eğer zihninizde canlandırma yapamıyorsanız, büyük bir ihtimalle kelimeler dudaklarınızdan ses olarak çıkacak ya da aklınızda bir uğultuya dönüşüp parazit yaparak kaybolacaktır.

Çoğu zaman bu canlandırmalar sırasında dağılırız. Kelimeler bizi farklı hikâyelere çeker. Bazı noktalarda canlandırdığımız sahneyi durdurur, tekrar tekrar seyrederek zihni bulandırırız. Eğer bunu hissediyorsanız, hemen toparlanmak üzere harekete geçin. Mesela o an kitabı masadan alıp göz hizasında havaya kaldırın. Kitabı veya noktaları asla yatar pozisyonda okumayın. Çalışma masanızda ya da ortamınızda, sadece çalışma alanınızla ilgili şeyler bulundurun.

Hayatınızda yeni yer bulan kelimeler ya da konular, genelde onu nerede öğrendiğinizle birlikte zihne yerleşir. Böylece bağlantılı örneklendirme yapar, o zamanları hayalinizde canlandırırsınız. Hatta o dönemde okuduğunuz sayfaları bile gözünüzün önüne getirebilirsiniz. Soyutla somutu ilişkilendirmek, işte bu derece önemlidir. Fakat o sırada dağılmak ve başka şeylerle bağlantı kurmak da o derece tehlikelidir.

“Okurken adeta yaşadım” cümlesi, anlatımın ne kadar güçlü olduğunu ya da kişinin konuyla ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor. Güç ifadesi, bu cümlenin içeriğinde saklıdır. Okuduklarınızı ne derece düzgün yaşarsanız, anılarınızda canlanan sahneler o derece zihninizde kalıcı olur. Üstelik bu filmde senaryo belli. Siz sadece kamerayı yönlendiriyorsunuz.

Emre Türker

Picture: deviantart

18 Şubat 2010

Siz Bizim Sosyalleştirebildiklerimizden Misiniz?

Seneler önce birine “sosyalleşmek ister misiniz?” diye sorsanız, “küfür mü ediyorsun?” diye cevap verebilirdi. Aslında eskiden de bu kavram vardı. Fakat isim koyma konusunda bir tereddüdümüz yoktu. Gelişen teknoloji, bizleri evcil insanlar haline getirdi. Sokaklar tehlikeli olmaya başladıkça, insanlar güvenli yerler aramaya başladılar. İnternetin dünyada hızla yayılması, kişileri bilgisayarlarıyla bir bütün haline getirdi. Kaçış noktası bu sanal alemde bulununca, artık telefonlara bile giren bu ağ teknolojisi neredeyse olmazsa olmazlarımıza dönüştü.

Sosyalleşme, eşanlamlısı toplumsallaşmayla daha tanınır bir kelimeydi. Sosyalleşmeyi, bir grup içinde yer almak için o gruba katılma süreci şeklinde tanımlayabiliriz. Günümüzde her insanın bir özelliği olduğu ve geliştiği düşünülürse, farklı olmak adına yapılacak tek şey kendini göstermektir. Yardım grupları, siyasi aktiviteler, araştırma grupları birer sosyalleşme örneğidir. Özellikle aile ve eğitim (okul), sosyalleşmenin ilk adımlarıdır.

Geçmişte belirgin olarak ortaya çıkmış ve tüm dünyada hissedilmiş sınıf ayrılığı, bugünkü konumunu büyük oranda değiştirmiştir. Sınıflar arası değişim ve hareketlilik geçmişte söz konusu bile olmazken, bugün özellikle eğitim ve çevre etkisiyle taşlar yerinden oynayabilmektedir. İleriye dönük sosyalleşme çalışması için birey, katılmak istediği grubun hedeflerini, değerlerini ve kurallarını öğrenir. Bunu benimsemeye başladıktan sonra, kendini aynı nitelikte görmeye başlar. Bu durum Antizipatorik sosyalleşme olarak adlandırılır. Artık güncel dünyada yapılan en önemli şey budur. Eğitim, kişisel gelişim, kimlik tanımla ve empati gibi kavramlar, gruplar arası hareketlilikte kişiye yardımcı araçlar olarak kullanılmaktadır.

Sosyalleşmek için neler yapılabilir?

1- Eğitim şart. Okuyun, araştırın, görün ve her gün yeni bir şeyler öğrenin.
2- “Bu kadar adam tanısam yeter” yanlış bir düşüncedir. Güç kazanmak adına yeni birileriyle tanışın ve onlar üzerinde olumlu izler bırakın.
3- Sahte davranmayın. İstediğiniz yer orası değilse, zaten yanlış kulvarda koşuyorsunuz demektir.
4- Önyargılarınızdan arının. Önce dinleyin, sonra anlamayı çalışın. Bunu başarırsanız, sizi dinleyenlerin sayısı artacaktır.
5- Empati ve iletişim, önemli kavramlardır. Bağlantı kurmak adına kendinizi geliştirin.
6- Eleştirilere açık olun. Bu biraz 4. maddeyle de alakalıdır. Dostların eleştirisi, çevrenin övgülerinden çok daha önemli olabilir. Kendinizi tarafsız değerlendirme çalışın.
7- Toplumla uyum içinde yaşayın. İsyankârlık ve asilik, kişiyi karanlığa doğru çeker. (Bu koyun olmanızı gerektirmez. Uyum başka, uymak başka şey)
8- İçinde bulunduğunuz herhangi bir grupta fayda sağlamaya çalışın.
9- Başınızı eğerseniz bir şey göremezsiniz. İleriye doğru bakarsanız, fark etmeye başlarsınız.
10- Çevrenize kindar olarak değil, sevgi dolu yaklaşın.

İnsan, yaşam biçimi olarak topluluğa ihtiyaç duyan bir canlıdır. Hayatta ne kadar başarılı olduğunuz, çevreyle ne kadar barışık olduğunuza bağlıdır.

Emre Türker

Picture: flickr

16 Şubat 2010

Alex & Emma (2003)

Tür: Komedi / Romantik
Yönetmen: Rob Reiner
Süre: 96 dakika
Oyuncular: Luke Wilson, Kate Hudson, Chino XL, Lobo Sebastian, Rob Reiner, Paul Wilson, David Paymer, Sophie Marceau, Alexander Wauthier, Leili Kramer, Rip Taylor, Gigi Bermingham, Jordan Lund, François Giroday, Robert Costanzo
Alex Sheldon (Luke Wilson), kumarda sadece kendi parasını değil, sonradan borç aldığı paraları da kaybetmiştir. Bunun üzerine borcunu tahsil etmeye gelen Kübalı karanlık adamlar, Alex’in yazmak için kullandığı dizüstü bilgisayarını uyarı amaçlı parçalayarak ona 30 gün süre tanırlar. Bu süre, yazar Alex’in bir yıldır yazması gereken ama hiç başlamadığı romanını bitirmek için tanınmış süredir. Gerekli parayı yayıncısından avans olarak temin edemeyen Alex, hızlı yazma konusunda gazeteye stenograf arandığıyla ilgili ilan verir. İş görüşmesi nedeniyle hayli ciddi giyinen Emma Dinsmore (Kate Hudson), dağınık Alex’i görünce şok olur. Önceleri oradan ayrılmak üzere dış kapının yolunu tutsa da, Alex onu bir şekilde ikna etmeyi başaracaktır. Bundan sonra yapmaları gereken ise, 30 gün içinde romanı bitirmek olacaktır. Tabi Emma sürekli romanın akışına karışmazsa…

Oldukça eğlenceli, romantik ve sonuna kadar zevkle izleyebileceğiniz bir film.

Emre Türker

Picture: impawards

15 Şubat 2010

Aşkın Halleri

Aşk aslında hep yalın haldeydi…
Onu pahalı yapan,
Değersiz kılan,
Değerli kılan,
Saflığıyla sunan,
Süsleyen,
Umuda bağlayan,
Bağlanan,
Anlayan,
Anlatan,
Hisseden,
Yaşayan,
Yaşatan,
Büyüten,
Heyecanlandıran
Ve
Öldüren,
...BİZ İNSANLAR OLDUK…

Emre Türker

Picture: flickr

Kitabı Kapağına Göre Yargılama!

!f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında 13-14 ve 16 Şubat’ta okuyucularıyla buluşan Yaşayan Kütüphane, oldukça ilginç bir çalışma. İçeride gönüllülerden oluşan bir topluluk size hizmet için bekliyor. Kataloglarda, toplumun önyargılarını oluşturan bazı kavramlar bulunuyor. Onlar çoğu zaman toplumda kendilerini ifade etmekte zorlanmış kanlı-canlı insanlar. Siz katalogdan konuyu seçiyorsunuz, o kişi raflardan sizin yanınıza geliyor ve canlı sohbetlerle okuyorsunuz (konuşuyorsunuz). Toplumdaki gerçekler ziyaretçilerini bekliyor.

Ayrıntılı Bilgi için; yasayankutuphane.net veya yasayankutuphane.blogspot

Hayalbemol okumak için oradaydı…
Picture: yasayankutuphane

Fireflies in the Garden (2008)

Türkçe Adı: Bahçemdeki Ateş Böcekleri
Tür: Dram
Yönetmen: Dennis Lee
Süre: 94 dakika
Oyuncular: Ryan Reynolds, Willem Dafoe, Emily Watson, Carrie-Anne Moss, Julia Roberts, Ioan Gruffudd, Hayden Panettiere, Shannon Lucio, Cayden Boyd, George Newbern, Chase Ellison, Brooklynn Proulx, Diane Perella, Natalie Karp
Aile içinde sürekli asabi ve gergin tavırlar sergileyen Charles Waechter (Willem Dafoe), oğlu Michael’a (Cayden Boyd) karşı da aşırı settir. Baba-oğlu arasındaki ilişkiyi sürekli dengede tutmaya çalışan Lisa (Julia Roberts), kocasının bu tavırlarından bunalmıştır. Michael’a tek teselli ve arkadaş, evlerinde bir süre kalmaya gelen genç teyzesi Jane (Hayden Panettiere) olacaktır.

Yıllar sonra Michael Waechter ((Ryan Reynolds), ailesini görmek için geri döner. Artık o ülkede tanınan bir yazardır. Teyzesi Jane (Emily Watson) evlenmiş ve iki çocuk sahibi olmuştur. Michael, kendisini karşılamaya gelen kız kardeşi Ryne’la (Shannon Lucio) birlikte evin yolunu tutar. O sırada Charles’ın gergin tavırları nedeniyle yine arabada Lisa’yla tartışırlarken, kaza geçirirler. Bu aile buluşması Lisa’nın cenazesine dönüşecek, geçmiş ve şimdiye kadar yaşananlar sorgulanacaktır.

Durgun bir tempoda geçen film, dramatik hava içinde aile fertlerinin psikolojik durumlarını izleyiciye yansıtıyor. Kadrosu çok geniş olmasına rağmen, beklenen ilgiyi bulamamıştır.

Emre Türker

Picture: impawards

13 Şubat 2010

Hachiko: A Dog's Story (2009)

Tür: Dram / Aile
Yönetmen: Lasse Hallström
Süre: 93 dakika
Oyuncular: Sarah Roemer, Richard Gere, Joan Allen, Jason Alexander, Cary-Hiroyuki Tagawa, Erick Avari, Robert Capron, Forest (Hachiko), Davenia McFadden, Kevin DeCoste, Tora Hallstrom, Gloria Crist, Robbie Sublett, Donna Sorbello, Bates Wilder, Gary Roscoe, Donald Warnock, Roy Souza, Oscar J. Castillo, Martin Montana, Morgan O'Brien
Japonya - Yamanashi’den gelen ve kargoda düşerek kafesinden kaçan Akita cinsi bir köpek, profesör Parker Wilson’un (Richard Gere) önüne çıkar. Yavrunun sahibini bulamayan Parker, onu kendi evine götürür. Eşi Cate (Joan Allen), evde köpek bulunmasına karşı çıksa da, kızları Andy (Sarah Roemer) ve profesör gittikçe köpeğe bağlanmaya başlayacaktır. Bu durumda Cate, köpeğin evde kalmasını kabullenir.

Parker’ın arkadaşı Japon asıllı Ken (Cary-Hiroyuki Tagawa), kafesin üzerindeki Japonca yazıların okunmasında yardımcı olur. Köpeğin adı, Japonca’da 8 anlamına gelen ve şanslı rakam olarak kabul edilen, cennetten uzanıp toprağa düşen gizemli tanımıyla Hachiko’dir. Hachiko, profesörün sabah okula gidişinde ona eşlik ettiği gibi, geri dönüşlerinde hep aynı saatte istasyonda onu beklemeye başlayacaktır. Üstelik bu konuda hiçbir eğitim almamışken…

Gerçek hayattan yola çıkılarak hazırlanan ve 1987 yılı yönetmen Seijirô Kôyama’nın filmi Hachiko monogatari’nin (Hachi-ko) yeniden uyarlamasıdır. Hayvanseverler kadar, duygusal yapımlardan hoşlanan tüm izleyicilerin kalbinde taht kuracaktır.
Emre Türker

Picture: moviegoods

Surrogates (2009)

Türkçe Adı: Suretler
Tür: Aksiyon / Bilim-Kurgu / Gerilim
Yönetmen: Jonathan Mostow
Süre: 89 dakika
Oyuncular: Bruce Willis, Radha Mitchell, Rosamund Pike, Boris Kodjoe, James Francis Ginty, James Cromwell, Ving Rhames, Jack Noseworthy, Devin Ratray, Michael Cudlitz, Jeffrey De Serrano, Helena Mattsson, Michael Phillip, Danny F Smith, Brian A. Parrish
Bedensel engellilere çare amaçlı, insan görünümlü suretler üretilir. Fakat bu gelişmiş teknoloji o kadar tutulur ki, tüm insanlık faydalanmaya başlar. Çünkü insanlar suretleriyle hareket ederek, kendilerini çok daha güvenli ve güçlü hissedeceklerdir. Fakat Kâhin lakaplı Zaire Powell’ın (Ving Rhames) öncülüğünü yaptığı bir grup, suretlerin kullanımına karşıdır. Bu karşıt grup, kendilerine özel kamplar ve suretsiz bölgeler inşa ederler. Böylece makinesiz doğal ortamda nefes alabileceklerdir.

Gece vakti bar çıkışında ilginç bir cinayet vakası gözlenir. Suretler vurulmuş, ayrıca onu yöneten insanlar da ölmüştür. Cinayeti araştırmak için ajan Tom (Bruce Willis) ve ajan Peters (Radha Mitchell) görevlendirilir.

Benzer bir olay daha yaşanır. Bir üniversite öğrencisi evinde ölü bulunur. Öğrencinin kimliği araştırılınca, ortaya ilginç bir sonuç çıkar. Çünkü ölen çocuk, suretlerin mucidi Lionel Canter’ın (James Cromwell) oğlu Jarid’dir. Acaba uzun süredir ortalarda görünmeyen mucidin oğlu, ne amaçla öldürülüş olabilir?

Teknolojinin insan hayatına ne kadar müdahale edebileceğiyle ilgili farklı bir bilim-kurgu olmuş. İnternetin yaşamı kolaylaştırdığı kadar, insanı tembelleştirmesiyle de ilişkilendirilebilecek olan yapım, hayli ilginç sayılabilir.

Emre Türker

Picture: impawards

12 Şubat 2010

Hafıza Geliştirme: Anahtar Sözcük (Çağrışım) Yöntemi

Kapının anahtarı her zaman askıda dikey olarak durur. Bu anahtarlardan bazıları kapıyı, bazıları ise kalbimi açar.

Kalbim demişken, geçenlerde aşk, yanardağımdan lav (love) şeklinde püskürdü.

Fakat o sularına kapıldığım kişi, kalbimi hart (heart) yapıp gitti. Bu aşk da burada bitti.

THE END

Yukarıdaki garip hikâyede, anahtar sözcük yöntemi kullanılmıştır. Anahtar sözcük yöntemi, yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştırmak için düşünülmüş bir bağlantı taktiğidir. Öğrenmek istediğiniz kelimeleri hayali resimlerle yeniden uyarlayarak, hafızada yer etmesini sağlıyorsunuz. Uçuk, komik veya abartılı imgeler, öğrenmeyi kolaylaştıracaktır. Yukarıdaki örnekte bu durum; özellikle dikey duran anahtar, kalbi ısıran kızlar görselliğinde belirgindir.

Anahtar sözcük yöntemi, söylemekte zorlandığınız kelimelerde veya terimlerde de size yardımcı olur. Görsellik, insanın öğrenmesinde en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle ilköğretimde çocuklara bir şeyler öğretmek için, genelde resimli kartlar kullanılır. Kelimeleri resimlerle bağdaştırabileceğiniz gibi, kitapları, dersleri ya da konuları, sanki bir film karesinde izliyormuş gibi canlandırarak okursanız, daha etkili şekilde öğrenebilirsiniz.

Emre Türker

Picture: Anahtar- flickr, Lav- flickr, Kalp- flickr

11 Şubat 2010

Hafıza Geliştirme: Yerleşim Yöntemi

Sabah uyanıp dişlerimi fırçalamak üzere ayağa kalktığımda, terliğimin toplantı dosyalarımın üstünde olduğunu gördüm. Dosyaları alıp banyoya girdim. Aynada iletişimi anlatan bir şema gördüm. Toplantıda bu şema hakkında bilgi vermem gerekiyordu. Şemayı aynadan alıp mutfağa gittim. Ateşin üzerindeki tencerede “kaynak” yazıyordu. Kaynağa bakarken, pencereden “alıcı”lar gözüktü. Kaynağı almak istiyorlardı ama ben onlara kısaca konuyu, çayın su buharıyla hazırladığım “ileti” bulutlarıyla anlatabileceğimi söyledim. Amaç, salonun ortasındaki halıda yazan “ortam”ı oluşturmaktır. Alıcılar pencereden ayrılırken, cam üzerine cevabıma istinaden “geri bildirim” yapacaklarını yazmışlar. Mutlu oldum.

Yerleşim yöntemi, kelimeleri bağlama tekniğine çok benzer, sadece farklı bir yöntemle oluşturulmuş bir hafıza tekniğidir. Bu yöntem, Lokus ya da yer yöntemi gibi birçok isimle de tanınmaktadır. Tek fark, kelimelerin birbiriyle değil, belli bir yerdeki nesnelerle ilişkilendirilmesidir. Yukarıdaki örnekte iletişimle ilgili maddeleri sıralarken; tencere – kaynak, pencere – alıcı, halı – ortam gibi ev içindeki maddelerle ilişkilendirme yöntemi kullanılmıştır.

Yer ve konular çeşitlendirilebilir. Zaten belli bir süre sonra zihin, bu bağlantıları kendisi kurabiliyor. Önemli olan, yerleşim taktiğini akla uygun şekilde planlayarak hikâyelemektir. Gerçekte yer yönteminde hikâye pek kullanılmaz. Çünkü hikâye, biraz kelime bağlamaya girer. Bu nedenle, tencerenin içinde kaynak, pencerede alıcı gibi direk benzetmeler de uygulanabilir.

Emre Türker

Kaynakça:
Richard C. Atkinson, Rita Atkinson (1995) Psikolojiye Giriş, Sosyal Yayınları
İletişimle ilgili maddeler, vikipedinin iletişim başlığından yola çıkarak tanımlanmıştır.
Picture: deviantart

09 Şubat 2010

Güçlü Hafıza

Yazar: Ahmet Yıldız
Sayfa Sayısı: 395
Kitap Boyutu: 12,5 x 19,5
Yayınevi: Alfa Yayınları

Hafızanın tanınması ve güçlendirilmesine dair hazırlanan bu kitap, okuyucuların genelinde doyum sağlayacaktır. Bu tarz eğitimler alan yazar, öğrendiklerini paylaşıyor. Sağ ve sol beynin fonksiyonları, ipuçlarıyla kelimeleri birbirine bağlama teknikleri gibi çeşitli yöntemler anlatılarak, hafızanın kapasite artırımı hakkında bilgi verilmeye çalışılıyor.

Türkiye’de çok fazla kişisel gelişim kitabı olduğunu ama bunların yeterli olmadığını savunan yazarın haklılık payı var. Fakat eleştirel yaklaşacak olursak, kendisinin fazlaca kaynaktan yararlanarak oluşturduğu bu kitap, bir çeşit toplama eser sayılabilir. Alıntıların uzun tutulması, özellikle sonlarına doğru verilen örneklerin fazlalığı (yazar fazla örneğin daha faydalı olabileceğini savunmakta), kitabın gereksiz uzamasına sebep olmuş.

Nelerin daha iyi hatırlandığıyla ilgili maddeler, güzel sıralanmaktadır. İsimleri ve okunan bilgileri daha iyi akılda tutmak için açıklamaların doğruluk payı büyüktür. Hafıza kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda fayda sağlayacaktır.

Emre Türker

Everybody's Fine (2009)

Türkçe Adı: Herkesin Keyfi Yerinde
Tür: Dram
Yönetmen: Kirk Jones
Süre: 99 dakika
Oyuncular: Robert De Niro, Drew Barrymore, Kate Beckinsale, Sam Rockwell, Lucian Maisel, Damian Young, James Frain, Melissa Leo
Karısının ölümü ardından yalnız kalan Frank Goode (Robert De Niro), çocuklarının ziyaretini heyecanla bekler. Fakat her biri çeşitli sebepler bularak bu buluşmayı erteleyince, Frank onlara çat-kapı ziyaretlere başlar. İlk ziyaretinde oğlu David’i evinde bulamayınca, kapısına mektup bırakarak diğer çocukları Amy (Kate Beckinsale), Robert (Sam Rockwell ve Rosie’ye (Drew Barrymore) yönelir. Ortada dolanan bir sıkıntıyı fark eden Frank, bu durumu çözmeye çalışacaktır.

Çocukların evden ayrılmasıyla kopmaya başlayan birlikteliği dile getiren film, aile kavramının önemini mükemmel bir şekilde izleyiciye yansıtıyor. Bu hüzünlü hikâye, izlemeye değer.

Emre Türker

Picture: impawards

Neşeli Günler (1978)

Tür: Komedi / Dram / Romantik
Yönetmen: Orhan Aksoy
Süre: 963 dakika
Oyuncular: Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Ayşen Gruda, Ahmet Sezerel, Oya Aydoğan, Mürvet Sim, İhsan Yüce, Ali Sururi, Gülşen Gürsoy, Feridun Şavlı, Ahmet Arıman, Yaman Coşkun, Tamer Şahin, Cem Akyol
Kazım (Münir Özkul) ve Saadet (Adile Naşit), 6 çocuk sahibi yılların turşucusudur. Bir gün “turşunun limonla kurulanı mı yoksa sirkeyle olanı mı daha güzel” tartışması büyüyünce, çocukları pay ederek ayrılırlar. 10 yıl kadar sonra iki kardeş Ahmet ve Mehmet’in bir kız yüzünden kavgaya tutuşması ve üçkâğıtçı amcaları Ziya’nın (Şener Şen) ayrılan çiftler arasında ikili oynaması sayesinde tekrar bir araya gelme şansı yakalayacaklardır.

Unutulmazlar arasına girmiş, dev bir kadroya sahip mükemmel bir komedidir. Oyuncuların doğallığı izleyiciyi hem güldürüyor, hem duygulandırıyor.

Emre Türker

Picture: sinematurk

08 Şubat 2010

Jersey Girl (2004)

Türkçe Adı: Babasının Kızı
Tür: Komedi / Dram / Romantik
Yönetmen: Kevin Smith
Süre: 102 dakika
Oyuncular: Ben Affleck, Jennifer Lopez, Betty Aberlin, Matt McFarland, Liv Tyler, Sarah Stafford, Paulie Litt, Christian Fan, Victor Chavez, William Mace, Raquel Castro, Jennifer Schwalbach Smith, George Carlin, Stephen Root, Mike Starr, Will Smith, Jason Lee, Matt Damon, Mark Jwayad, Charles Gilbert, Jason Biggs
New York’un genç ve başarılı müzik editörlerinden Ollie Trinke (Ben Affleck), sevdiği kadın Gertrude (Jennifer Lopez) ile evlilik kararı alır. Kitap editörü Gertrude ve Ollie’nin işleri birbirine benzediğinden, her konuda iyi anlaşmaktadırlar. Evliliklerinin ardından hamile kalan Gertrude, doğum sırasında iç kanama geçirerek hayatını kaybeder. Mutluluğu tadamadan eşini kaybeden Ollie, kızı Gertie’yle (Raquel Castro) baş başa kalmıştır.

İşlerin yoğunluğu nedeniyle babası Bart Trinke’nin (George Carlin) yanına taşınan Ollie, bunalımın eşiğinden kurtulamadığından kızıyla ilgilenmez. Ayrıca gergin tavırları ve affedilmez basın açıklaması nedeniyle işinden olur. Fakat bu olumsuzluklar, onu kendine getirir. Artık tek ilgileneceği şey kızı olacaktır.

Baba-kız ilişkisi üzerine kurulan film, oldukça zengin kadroya sahip. Ailece izlenebilecek tarzda, hoşça vakit geçirmek için birebir.

Emre Türker

Picture: impawards

05 Şubat 2010

The Boondock Saints (1999)

Türkçe: Şehrin Azizleri
Tür: Aksiyon / Polisiye / Gerilim / Komedi
Yönetmen: Troy Duffy
Süre: 110 dakika
Oyuncular: Willem Dafoe, Sean Patrick Flanery, Norman Reedus, David Della Rocco, Billy Connolly, David Ferry, Brian Mahoney, Bob Marley, Richard Fitzpatrick, William Young, Robert Pemberton, Bill Craig, Dot Jones, Scott Griffith, Layton Morrison
Conner (Sean Patrick Flanery) ve Murphy MacManus (Norman Reedus), Güney Boston’un Azizleri diye tanınan iki kardeştir. Rus mafyasının içinde bulunduğu bir kavgada boy gösterince cinayet davasıyla yargılanmışlar, fakat kendilerini korudukları gerekçesiyle serbest bırakılmışlardır.

MacManus kardeşlerin durmaya hiç niyeti yoktur. İnançları gereği şehirdeki bütün karanlık adamları temizlemeye kararlıdırlar. Karanlık dünyanın kuryelerinden Komik Adam diye tanınan Rocco (David Della Rocco), İtalyan mafyasının kendisine komplo kurması üzerine onlara katılır ve şehri yerle bir etmeye başlarlar. Fakat Ajan Paul Smecker (Willem Dafoe), sürekli peşlerinde onları izliyor olacaktır.

Uçuk-kaçık, aksiyon ve çatışma sahnelerinin sıkça yer aldığı bir filmdir.

Emre Türker

Picture: impawards

04 Şubat 2010

Hafıza Geliştirme: Hiyerarşik Düzen

Hafızanın gelişimi konusunda birçok yöntem var. Kimi zaman güçlü hafızaya sahip kişilerin önerilerinden, kimi zaman deneysel sonuçlardan edindiğimiz bu yöntemler, bilginin saklanması açısından oldukça işe yarıyor. Kelimeleri Bağlama Tekniği’nde yer verdiğim hikayeye benzer bu yöntem, hafızanın yeni bilgileri tanıması ve saklaması açısından alternatif olacaktır.

Okula ilk başladığımız andan itibaren bilgi, örgütlü bir şekilde bizlere sunulur. Okumayı yeni sökmüş çocuğa Dante’nin İlahi Komedya’sını önerirseniz, herhalde onun kâbusu olursunuz. Bu nedenle bizlere, “Ali Gel”lerden itibaren basitten karmaşığa doğru giden yayınlar sunulur. Bu durum, çocuğun zekâsıyla ilgili değildir. Yabancı dil kursuna ilk başlamış genç birisinin acemi seviyesindeki başlangıç kitapları, bundan farklı olmayacaktır. Amaç, belli bir düzende bilgileri sıralayarak sunmaktır.

Bilgi veren kitapların içindekiler (indeks) kısmı, konulara rahatça ulaşmanızı sağlar. Ayrıca şemalarda veya sunumlarda bu sıralanmış bilgiyi sıkça görürsünüz. Sıralanmış konu başlıkları, hem konuşmacı için kolaylık sağlar, hem de dinleyicilerin anlamasını kolaylaştırır. O yüzden not tutarken de şema çizimleri oldukça faydalı olacaktır. Zihin Haritaları’nın mucidi Tony Buzan, hiyerarşik yapıyı çeşitlendirerek öğrenme yönteminde alternatif sunmuştur. Zihin Haritaları, ana başlıktan oluşarak aşağıya doğru alt başlıklara açılan şemanın farklı bir yorumudur. Buna göre Hiyerarşik düzen, birbiriyle ilgili konuları önem durumuna göre, ana ve alt başlıklar halinde sıralayan bir dizim şeklidir, diyebiliriz.

Özellikle yemek tariflerinde bu düzen sıkça kullanılır. Zaten belli bir düzende hareket etmediğimiz takdirde, hafızamız gerekli yapılandırmayı sağlayamayacak ve bilgiyi unutacaktır.

Hiyerarşik düzeni en sık kullandığımız yer, bilgisayarlarımızdır. Klasörler içinde yeni dosyalar oluşturdukça, program bizim yerimize bunları hiyerarşik bir düzende sıralar. Böylece kaydettiğimiz yeri kolayca bulabiliriz.

Hayat zaten bir düzende ilerliyor. Bu düzeni karmaşık hale getirmek ya da kolaylaştırmak bizim elimizde. Yeter ki ne istediğimize karar verelim…

Emre Türker

Picture: flickr

Okuma Parçası: Maslow’un Gereksinimler Hiyerarşisi
Kaynakça: Richard C. Atkinson, Rita Atkinson (1995) Psikolojiye Giriş, Sosyal Yayınları
Doğan Cüceloğlu, (1991) İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi

03 Şubat 2010

Başarıda Merdiven Kuramı

Çocuk parkında bir çocuğun kaydıraktan 2 sn.lik kayması için, en az 10 basamak yukarı çıkması gerekir. Sonuçta yaşanan heyecan, yorgunluğa bedeldir. Eğer çocuk bu işi yalnız yapıyorsa, özgüveni gelişir. Fakat kaydırak başında sürekli gözetleniyorsa, olası bir yardım beklentisi oluşacak, kendi adına başarma azmi sekteye uğrayacaktır.

Yaş ilerledikçe, merdiven oyunu devam eder. Mesela oyun parkı heyecanı, su parklarına (Aquapark) taşınır. Adrenalin sizi uç noktalara götürür. Hatta bir noktadan sonra zirvede doyumsuzluk çeker, daha fazlası için bungee jumping ya da paraşüte başvurursunuz. Demek oluyor ki insan, heyecan adına sürekli bir döngü yaşamak için, daimi emek harcayabilir. Tıpkı çalışan insanın, ödeme periyodunda maaş heyecanı yaşaması, yeni hedefler belirlemesi ve bunun için emek harcaması gibi.

Tırmanırken gülen insanlar, neden aşağıya inerken tedirgin oluyor? Sorunun cevabı adına oyun parkına geri dönelim. Kaydıraktaki çocuk merdivenden çıkarken eğlense de, aşağı inerken sıkılır. Çünkü merdivendeyken yukarı bakmak kolay, aşağıdaki zemini görmekse zordur. İnerken basamağı bulamayan çocuk, tedirgin olup ağlamaya başlayabilir. Birçok insanın girişimcilikten korkması, bu merdiven kuramına benzer. Girişimcinin aylık kâr beklentisi, görünmeyen basamaklarda saklıdır. Para için sürekli tırmanmak gerekse de, deneyerek, tecrübe ederek veya düşünerek inmek gerekebilir. Çocuğun bu bilinci kazanması için direk onu merdivenlerden almak yerine, ellerinden güç alarak ayağına basacak yer bulması konusunda sözlerle desteklemek faydalı olacaktır.

Bazen hiç istenmeyen bir durum meydana gelir. DÜŞMEK. Düşen çocuğun canı yanar ve ağlamaya başlar. Hatta yaralanma sebebiyle heyecanı korkuya dönüşebilir. Bir çocuk düştüğünde ilk olarak yanındakilere bakar. Ailenin tedirginliği yüzlere yansımışsa, çocuk paniğe kapılabilir. “Sana ben demedim mi!” gibi azarlar, tekrar tırmanma duygusunu köreltir. Düşen çocuğa müdahale, hızlı ama soğukkanlı yapılmalıdır. Hatta neden düştüğü kendisine sorulmalı, ona muhakeme fırsatı tanınmalıdır. Yetişkinlikte durum buna benzer. Örneğin; ticaret için girişimde bulunan ama sonunda hedefe ulaşamayan birine, akıl veren, felaket telalığı yapan ve sürekli “vah vah!”larla destekten çok köstek olan çoktur. Düşme ihtimalinde olasılıkları sorgulayan ve neler yapılması gerektiği konusunda fikir paylaşan ise nadir görülür. Çünkü düşenlere karşı panikle yaklaşmak, çocukluktan itibaren içimize işlemiştir.

Ne zaman çaresiz kalırsanız, merdiven kuramını hatırlayın. Küçük heyecanlar büyük emek ister. Gözünüz hedefte olsun. Başarıyı görüyorsanız, tırmanmanız kolay olacaktır. Yine de dengenizi kaybedip düşerseniz, ağlayarak kalabalığın dikkatini çekmeyin. Sorunun kaynağına odaklanırsanız, ayağa kalkıp toparlanmanız daha kolay olacaktır. Fakat önce şu etrafınızdaki felaket tellallarından kurtulun.

Emre Türker

Picture: deviantart

Four Weddings and a Funeral (1994)

Türkçe Adı: Dört Nikah Bir Cenaze
Tür: Komedi / Romantik / Dram
Yönetmen: Mike Newell
Süre: 117 dakika
Oyuncular: Hugh Grant, Andie MacDowell, James Fleet, Simon Callow, John Hannah, Kristin Scott Thomas, David Bower, Charlotte Coleman, Rowan Atkinson, Hannah Taylor-Gordon, Struan Rodger, Paulette Ivory
Başkalarının mutluluğu adına kadeh kaldıran orta yaşlı bekâr dostlar, düğünler sayesinde bir araya gelme fırsatı bulmaktadır. Charles (Hugh Grant), genelde bu düğünlerin standart geç kalan konuğudur. Arkadaşının düğününde sağdıç olarak bulunan Charles, konuklardan Amerikalı Carrie’yle (Andie MacDowell) tanışır ve geceyi onunla birlikte geçirir. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ayrılsalar da, başka düğünlerde kader onları tekrar bir araya getirecektir.

Düğünlerin eğlencesi, dedikoduları, unutulmaz anları, korkuları ve beklentilerini sıra dışı bir noktadan izleyiciye yansıtıyor. Komedi yönü ağır basan film, biraz uçuk-kaçık tarzda.

Emre Türker

Picture: impawards

02 Şubat 2010

Yırtmaç

Yürürken zorlandığımızdan mıdır, yoksa arsızlığımızdan mıdır bu ayrımlar? İki adım attıktan sonra aralanan perdeden birkaç santim yukarıya ışık girince, meraklı izleyiciler ortaya çıkıyor. Kimi zaman tamamen açılsın diye beklense de, kısa anlar onlar için yeterli. Süreklilik arz eden çıplaklık, heyecanı sönmüş bir mangal ateşine benzer. O zaman kural şu: Ne tamamen açacaksın, ne de tamamen kapatacaksın.

Gizler, her zaman merak uyandırır. İçeride ne var? Testosteronu hareketlendiren dürtüler, cinsel açlığın başlangıç noktası. Kumaşın boyunun ne kadar kısa olduğu değil, ayrımın kaç santim yukarıdan açılacağı önemli. Çünkü uyuyan hayvan, bu anlarda ortaya çıkan flaşlardan uyanır.

Tiyatronun başlamasını bekleyen konuklar, öncesinde karanlıkla baş başadır. Sonrasında hafifçe açılan perdeden giren ışıkla, hoplayan, zıplayan, dans eden, şarkı söyleyen oyuncular ortaya çıkar. Kimi güler, kimi heyecanlanır, kimi üzülür, kimi kızar… Belki de ilk kumaş aralıkları fikri, bu aralanan perdeden ortaya çıkmıştır.

Zamanla şekillenen yeni fikirlerle, işin rengi değişir. Kumaş aralıkları cinsiyet gözetmeden, her yerde boy göstermeye başlar. Gömlek yakaları, ceketlerin arkası, pantolon paçaları vs. Heyecan, hafif telaşla bekleyen hastasına karşı, doktorun beyaz üniformasına bile sıçramıştır.

İlk perdenin aralanmasından başlayıp, heyecanın en üst seviyeye çıktığı noktaya kadar bu kumaş aralıkları, sanırım özgürlüğün sesiyle bağlantılı. Heyecan onun peşinde.

Emre Türker

Picture: flickr

Kanal-i-zasyon (2009)

Tür: Komedi
Yönetmen: Alper Mestçi
Süre: 90 dakika
Oyuncular: Okan Bayülgen, Hakan Yılmaz, Aslıhan Gürbüz, Ceren Şekerci, Serhat Özcan, Orhan Aydın, Erol Günaydın, Rasim Öztekin, Hakkı Devrim, Hüseyin Elmalıpınar, Ahmet Çakar, Erol Büyükburç, Zerrin Özer, Metin Uca
Televizyon kanalının dış camlarını silmekle görevli ve yarı akıllı biri olan İmdat’ın (Okan Bayülgen) en büyük zevki, televizyon seyretmektir. Bu yüzden sildiği hangi kattan televizyon görse, camlara yapışmaktadır.

Kanalın genel yayın yönetmeni Mert’in (Hakan Yılmaz) reytinglerdeki başarısızlığı, kanalın patronu Servet beyi (Hakkı Devrim) çileden çıkarmıştır. Ona işleri yoluna koyması için 1 ay mühlet verir. Mert ne yapacağını bilmezken, temizlik işçisi İmdat’ın izlediği her programın reyting rekoru kırdığını fark eder. Böylece İmdat’ın televizyon serüveni, temizlik işçiliğinden başlayıp kanal yöneticiliğine kadar devam eder.

Uçuk-kaçık bir film olan Kanal-i-zasyon, reyting sebebiyle artan anlamsız programlara karşı bir eleştiri niteliğindedir. Sıkça verilen mesajlar, bu durumu oldukça iyi açıklıyor.

Emre Türker

Picture: sinematurk

01 Şubat 2010

No Reservations (2007)

Türkçe Adı: Aşk Tarifi
Tür: Komedi / Dram / Romantik
Yönetmen: Scott Hicks
Süre: 104 dakika
Oyuncular: Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart, Abigail Breslin, Patricia Clarkson, Jenny Wade, Bob Balaban, Brian F. O'Byrne, Lily Rabe, Eric Silver, Arija Bareikis, John McMartin, Celia Weston, Zoë Kravitz, Matthew Rauch, Dearbhla Molloy
Tanınmış bir restoranda şef aşçı olarak çalışan Kate’in (Catherine Zeta-Jones) en büyük sorunu, eleştirileri kabul etmemesidir. Eğer müşteri yemeği beğenmez ve tepki gösterirse, çabucak sinirlenmektedir. Bu sebepten dolayı patronu, onun terapi görmesini şart koşar.

Kate, kız kardeşi Christine (Arija Bareikis) ve onun kızı Zoe’yu (Abigail Breslin) evine ziyaretçi olarak bekler. O arada işyerine gelen telefon, bir kazayı haber verecektir. Kazada Christine ölmüş, Zoe ise yaralı kurtulmuştur. Bu nedenle Zoe’ya sahip çıkacak tek kişi, Kate kalır. Çocuk bakma konusunda hiçbir bilgisi olmayan Kate için durum oldukça zor olur. Fakat elinden geleni ardına koymaz. Kendini iyi hissettikten sonra da işyerine geri dönen Kate, yokluğunda işe alınan yardımcı şef Nick’i (Aaron Eckhart) görür. Bu durum, onun açısından kabul edilir gibi değildir. Fakat Nick, ılımlı tavırlarıyla dikkat çeken bir tiptir. Ayrıca Kate’i rakip olarak görmediği gibi, ondan çok şey öğreneceğini de her seferinde dile getirir. Bu şekilde orta noktayı bulmaya çalışması, olası gerginlikleri önleyecektir.

Yemek ve aşk karşımı romantik filmler, genelde izleyiciyi kazanmada başarılı oluyor. Bu film de onlardan biri. Hoş vakit geçirten, kimi zaman gülümseten, yeri geldiğinde duygulandıran, sıcak bir yapım.

Emre Türker

Picture: impawards