12 Mart 2010

Araştırma Nasıl Yapılır?

Herhangi bir kelime ya da konuyu öğrenmek için, belli bir arayış içine gireriz. İlk yapacağımız şey; sözlük karıştırmak, internette sorgulamak veya yakındaki birine soru sormak olacaktır. Kısa tanımların doyurmadığı durumlarda bilgiye karşı açılık çekeriz. Konu hakkında önceden bilgi sahibi olsak da; bütünü görmek, gezinmek, hissetmek ve dokunmak isteriz. İşte bu hissiyat, meraktır. Merak; kim sorusunun yanında, Ne-Nerede-Niçin-Nasıl ve Ne Zaman gibi soruları beraberinde getirir ki, buna kısaca 5N1K kuralı deriz.
Araştırma yapılırken uygulanan, standartlaşmış 4 kural vardır.
1- Konu ve problem belirlenir
2- Yöntemi ve teknik özellikler ortaya çıkarılır
3- Araştırma yapılacak yer ve kişiler seçilir.
4- Toplanan bilgiler yorumlanır ve yazılır.

Araştırmanın doğru yapılması, hem kişisel fayda sağlayacak, hem de çalışmalara olan güvenilirliği arttıracaktır. Tam bir çöplüğe dönüşen internet içeriğinde global ansiklopediler oluşturulma sebebi, güvensizliği hafifletilmek içindir. Fakat onların içinde bile doğru noktaya ulaşıldığını söylemek zordur. Konu hakkında hazırlanmış profesyonel yapıtlar incelenmeli, söylemler ve kişisel anlatımlar en fazla varsayım olarak görülmeli, hatta kimi zaman anket veya birebir görüşmelerle sonuca katkıda bulunulmalıdır.

“Görünüşe göre kısaların boyunu uzatıyorlarmış. Dört ayrı sitede okudum, arkadaşa sordum, o da duymuş. Hatta Obama bile öyle uzamış. Vereceğimiz paraya değer o zaman.”

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi miş’li söylemler, değer yargısını oluşturmak için yeterli değildir. Kaynakların hangi siteden alındığı, görünüşte nereye bakıldığı, firmanın kim olduğu, ne zamandan beri çalışmaların uygulandığı ve niçin bu alanda çalışıldığına dair sorularınıza yanıt veremeyen bu tip anlatım, rivayetten öteye geçemeyecektir.

Araştırmalarda nicel (sayısal verilere dayalı) ve nitel (dıştan tanımlanan, ölçüm yapılamayan) yöntemler kullanılır. Tarihte bu iki araştırmanın hangisinin daha iyi olduğu tartışılmış, her iki yöntemin de beraber kullanıldığında en doğru sonucu verdiği belirlenmiştir.

Araştırma konusu bu kadar ciddiyken, derinliğinde emin olunmayan sularda boy ölçmeye kalkmak, kişiyi komik durumlara düşürebilir. Araştırma yaparken iddialı olmalı ama iddiaya tutuşmamalıyız. Çünkü bilinmeyen sonuçlar her zaman için olasıdır.

Emre Türker

Picture:1) deviantart 2) deviantart

9 yorum:

  1. Yazıyı okuyunca Pluton geldi aklıma. Hani şu tüm dünya Pluton'u gezegen kabul etti önce. Ansiklopedilere, ders kitaplarına Pluton gezegen diye yazdı herkes. Peki sonra ne oldu, Pluton'un ünvanı elinden alındı. Şahsen ben olaydan müteesir oldum, kime ne zararı vardı gezegen olarak kalsaydı?
    Demek istediğim şudur aslında, hiçbirşey göründüğü gibi değildir ve insanoğlu sadece maddi ilimle kararlar almaya çalıştıkca bunun gibi komik durumların sonu gelmez.
    Rakamlar, istatistikler aldatabilir. O zaman neyi keşfedelim? Önce kendimizi, nefsimizi... O'nu bilen her şeyi bilir. Araştırmalarında yanılmaz kolay kolay...
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Pembedeniz… 1930’larda keşfedilip 21. yüzyılda keşfin yanlış olduğu düşüncesi, Karl R. Popper’ın teorilerin yanlışlanabilir olması gerektiği konusunu yeniden gündeme getiriyor. Popper, bilimin doğrulanabilir değil sonuçların yanlışlanabilir olduğuyla ilgili savları, bilinmeyen ve yoruma açık olan metafizik, mit gibi kavramlarda mantıklı bulunsa da, hangi durumda yanlışlanabilir olduğu konusunda belirsizliği nedeniyle elştirilmiştir. (Ek bilgi :)

    Biraz terimlerden uzaklaşacak olursak, yorumuna “körü körüne inanmak” deyimi üzerinden yaklaşmak uygun olacaktır. Zaten hiçbir şeyi %100 biliyoruz diyemeyiz. Her sonuç, yeni bir projenin başlangıcı olabilir. her şeyi bilsek, zaten yaşamın bir anlamı kalmazdı.

    Harika yorumdu, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Ve yine harika bir yazıydı , teşekkürler..

    YanıtlaSil
  4. Dışavurum... Ne mutlu bana o zaman :) sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir anlatı ve bilgilendirme yine Emre..Harikasın..
    Bu konu çok önemli aslında. Özellikle de ödev konusu araştıran çocuklar için. Bulduğu her bilgiyi gerçek sanan, o haliyle beynine yerleştiren çocuk daha sonra bunu nasıl ayıklayabilecek..
    Nette bir konuyu söylediğin şekilde araştırırken gelen başlıkların içerikleri çok tezat oluyor kimi zaman..Kaynak çok önemli dediğin gibi..
    Ve bilmediği halde yanlış yerleştirdiği altyapıyla tartışmaya girip ısrarcı olanlar korkunç bir duruma düşüyor bence de..
    O nedenle yazın gerçekten çok mühim bir konuya parmak basmış..
    Eline sağlık, diyorum...

    YanıtlaSil
  6. Zeugma… Askere gidenlerde sıkça yaşanan bir durum vardır. (Halen öyle mi bilemiyorum) Biri “askerlik bilmem kaç aya inecekmiş” diye bir yalan uydurur. Diğerleri “hadi canım” derken, espri kulaktan kulağa dolaşmaya başlar. İşin espri kısmı aradan çıkar ve “askerlik düşüyor” a dönüşür. En son espriyi yapana ulaşan cümleye, sözü söyleyen bile inanmaya başlar. İşte bilginin çöplüğe dönüşmesi de böyle bir şey.
    Yorumlarınla beni yüceltiyor ve konuya bağlayıcı örneklerle pekiştiriyorsun Zeugmacım, teşekkürler…

    YanıtlaSil
  7. harika bir yazı

    YanıtlaSil
  8. mükemmeldi hayalbemol , ödevime yardım etti. teşekkürler........bir de bir sorum olacak. neden cümlelere hep ; önce isim sonra ... diye başlıyorsun ? yanlış anlama, bu MERAK.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ödevine yardımcı olabildiğime sevindim. Fakat isim ile başlayıp sonrasında devam eden cümleleri tam olarak çözümleyemedim. Bu tarz bir yazım kullanmıyorum. Yanlış anlama yok ama belki de sorunu tam olarak anlamamış olabilirim.

      Sil